Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
‘’Kuram ‘’ ya da ‘’ bilimsel kuram ‘’ kavramı bazen günlük dilde olumsuz anlamda kullanılır. Bir kuramın söylediklerini kendince doğru bulmayan birisinin, ‘’ Fakat bu sadece bir kuram!’’ gibi sözlerle, söz konusu kuramın olgulardan kopuk olduğunu ifade etmeye çalıştığına tanık oluruz. Bu sözlerle kuramın gerçekliği yansıtmayan, inandırıcı kanıtlardan yoksun olduğu ifade edilmek istenir. Bilimsel kuramların her zaman yanlışlama olasılığı vardır. Bilim tarihine baktığımızda, yüzyıllar boyu doğru olarak kabul edilen kuramların yenileriyle değiştirilip bir kenara atıldığını görürüz. Örneğin, oksijen kuramı bulununcaya kadar yanma olayı ‘’ filojistin kuramıyla ‘’ açıklanıyordu. Bu kurama göre, yanamyaı gerçekleştiren, yanıcı maddelerle bulunan gözle görülemeyecek kadar ince olan ‘’ filojistin ‘’ denilen maddedir. Yine bu kurama göre, yanma sırasında filojistin denilen bu madde nesnelerden uzaklaşır. Kapalı ortamda yanma olayı gerçekleşmez. Çünkü, filojistin, yanan nesneden uzaklaşma olanağı bulmaz. Ancak, 18. Yüzyılda oksijen kuramı geliştirildiğinde, filojistin diye nesnenin olmadığı, yanmayı oksijenin gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Kapalı ortamda yanma olmaz. Çünkü yanan nesne yanma sırasında havadaki oksijeni tüketmiştir. Keza Aristoteles’in ay-atıl dünya ay –üstü dünya diye evreni ikiye ayırıp, bu iki dünyada farklı fizik yasalarının olduğunu ileri süren görüşü yüzyıllar boyu bilim dünyasında doğru olarak kabul edilmişti. Aritoteles’e göre ay-üstü dünya ‘’ eter ‘’ denilen çok ince bir maddeden oluşmuştur ve burada dairesel hareket söz konusudur. Ancak Newton’un çekim yasasıyla evrenin her yerinde aynı fizik yasalarının geçerli olduğunu, bütün cisimlerin, evrenin neresinde olursa olsunlar, birbirlerini kütlelerinin çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak çektiklerini öğrendik. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Kısaca şunu söylemek gerekir: Bazı bilimsel kuramların zamanla yanlışlanmış olması, bilimin kuramlarına güvenmeyeceğiz anlamına gelmez. Bilim kuramlarla işler. Bilimden kuramları atarsanız geriye pek fazla bir şey kalmaz. Bilimin amacı, kuramlar elde etmek ve bu kuramlar yardımıyla açıklama yapmaktır. Doğal olarak, doğru kuramlar olduğu gibi yanlış kuramlar da olacaktır.
Bilim sadece gözlenebilen olaylara ilişkin değil, gözlenemeyen olay ve varlıklara ilişkin açıklamalarda bulunur demiştik. Burada, gözlenebilen ifadesiyle çıplak gözle görülebilen veya diğer duyu organlarımızla algılanabilen varlıkları kastediyoruz. Ancak, bilim çıplak gözle görünemeyen varlıklardan da bahseder. Atomlar, elektronlar, mikrobik canlılar, hücre gibi. İşte bu varlıklardan kuramlar sayesinde haberdar oluyoruz. Demek ki elektronlardan, hücreden bahseden ifadeler kuramsal ifadelerdir. Bir kuram sadece gözlenen olayların özeti değildir. Kuramların ortaya koyduğu kavramlar henüz bilinmeyen yeni olguları ortaya çıkarabilir. Bu nedenle kuramların doğruluklarını temellendirmek veya gerekçelendirmek yasalara oranlar daha zordur.
Yasa ile kuram arasındaki bir başka fark şudur: Bilimsel yasalar tek bir ifadeyle formüle edilirken, kuramlar birçok ilgili ifadeler sisteminden oluşabilir. Bilindiği gibi, Newton mekaniği, üç farklı ilkeden meydana gelen karmaşık bir kuramdır. Galileo’nun cisimlerin serbets düşmesine ilişkin yasası ile sarkaç yasası, Newton mekaniği içinde ifade edilebilmeleri bakımından birbiriyle ilişkilidir. Bilimsel kuramlar yasalara dayanır ve onlardan destek alırlar.
Bilimsel bilginin gözlemle başladığını söylemiştik. Bilim adamı ilkin belli bir olayda veya olguda düzenliliğin olduğunu gözler. Sonra bu düzenliliğe ilişkin bir nedensel açıklamada bulunur. Bu açıklama test edilmek üzere ortaya atılmış iddiadır. İşte bilimde test edilmek üzere ortaya atılan iddialara varsayım diyoruz. Kuram ( teori ) ise testlerden başarıyla geçmiş, doğruluğu daha açık hale gelmiş varsayım veya iddiadır.
İyi kuramlar, temellendirilmesi yapılabilen kuramlardır. Hiçbir kuram, bütün kuşkulardan uzak, tam bir kesinlik seviyesine ulaşamaz. Bilim adamı kuramları değerlendirirken şu özelliklere bakar:
Yukarıdaki açıklamalarımızdan yasa ile kuram arasında genellik, yalınlık, doğruluk, test edilebilirlik gibi birçok ortak özellik vardır. Peki ama, aralarındaki fark nedir? Bu sorunun çok açık bir yanıtı yoktur. Ancak, burada yasa ile kuram arasındaki fark konusunda çok yaygın bir yanlıştan söz edebiliriz. Bu yanlış görüşe göre, bir yasa kuramın daha kesinleşmiş ve testlerden başarıyla geçmiş halidir. Şöyle denir: ‘’ Bilimsel yasa kesin olarak ispatlanmış bilimsel teorilere denir. Bilimsel teori ise henüz kanıtlanmamış bilimsel önermelerdir.’’ Bu düşünceye göre, eğer bilimsel kuramlar testlerden başarıyla geçerlerse kesinlik bakımından bir üst dereceye ulaşırlar ve yasa olurlar. Bu görüş, yasa ile kuram arasındaki fark konusunda birçok insan tarafından kabul edilen yaygın yanlışlarda biridir. Çünkü bazı kuramlar ne kadar başarılı testten geçerlerse geçsinler hep kuram olarak kalacaklardır. Bugün bilim dünyası Einstein’in rölativite kuramından şüphe duymamaktadır. Bu kuram kanıtlanmıştır. Ama, ne kadar kanıt olursa olsun Einstein’in bu kuramı hep bir kuram olarak kalacaktır.
Yasalarla kuramlar arasındaki ne gibi fark olduğunu göstermek için bazı yasa ve teori örneklerine bakalım:
Yukarıdaki yasa ve teori örneklerine dikkat ederseniz yasaların hemen hemen tamamı gözlemsel içerikli genellemelerdir. Yani, bu yasaların etki ve sonuçlarını doğrudan gözlemsel dünyada algılayabilir ve gözleyebiliriz. Ama, aynı şeyi bilimsel kuramlar için söyleyemeyiz. Bilimsel kuramlara ilişkin kanıtların kendileri de teorik kanıtlardır. Sonuç olarak, yasa ile kuram arasında bir fark var ama, bu fark bir doğruluk derecesi farkı değildir.
Yorum Yaz