Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Duyu- deneyimiz sayesinde, fiziksel dünya hakkında birçok şey öğreniriz. Çevremizde bulunan fiziksel nesneleri, oluşumları, olayları ve hatta kendi bedenimizle bunlar arasındaki ilişkiyi algılarız. Fakat, insan bilgisi sadece yalın gözlemlerle sınırlı değildir.
Bilimsel bilgi olaylar arasında bir düzenliliğin olduğunu fark etmekle başlar. Demir paslanır, fakat altın paslanmaz. Tavuklar yumurtlar, fakat horozlar yumurtlamazlar. Karanlıkta göz bebeklerimiz büyür. Bu tür düzenlilikleri gözlemin iki amacı vardır: Birincisi, merak ve hayret olabilir. İnsan, doğası gereği bilmek ister. İkincisi, bundan daha önemli olanı, elde ettiğimiz bilgilerle ön-deyide ( tahmin ) bulunmak isteriz. Bu sayede bir takım olayları önlemeyi veya kontrol altına almayı başarabiliriz. Demirin oksijenle paslandığını biliyorsak, demirden yapılmış bir aletimizin su veya hava gibi içinde oksijen bulunana ortamlarla temas etmesini önlemeye çalışırız.
Fakat, birçok düzenlilik bazen istisnai sapmalar da gösterir. Bulaşıcı hastalık taşıyan bir kişiyle aynı ortamda bulunanların, söz konusu hastalığa yakalanma olasılığı oldukça yüksektir. Ancak, her zaman böyle olmayabilir. Elli yıl kar yağışı almayan bölgeye elli birinci yıl kar yağabilir. Bilimin asıl amacı istisnası olmayan gerçeklikleri ortaya çıkarmaktadır. Çoğu kez, gerçek bir doğal düzenlilik bulduğumuzu sanırız ama, daha fazla gözlem ve deney yapınca bunun hiç de böyle olmadığını görürüz. ‘’ Su, 100 santigratta kaynar.’’ Ancak bu kaynatma işini yüksek bir yerde yaptığımız aman 100 dereceden daha aşağıda kaynadığını göreceğiz. Bunun nedeninin kaynamanın yapıldığı zamanla, nemlilik oranıyla; gece ve gündüz oluşuyla ilgili değil, basınçla ilgili olduğunu gözlemleyince söz konusu farklılaşmanın nedenini anlayabiliriz. Böyle bir durumda söz konusu sapmaları dışında bırakmak için ‘’ Su deniz seviyesinde 100 santigratta kaynar ‘’ deriz. İşte bu istisnası olmayan bir bilimsel yasadır.
Bilindiği gibi ‘’ yasa ‘’ kelimesinin iki farklı anlamı vardır. Hukuk dilindeki kullanımından bahsederken ‘’ yasanın çıkması ‘’, ‘’ yasanın iptali ‘’, ‘’ yasanın ihlali ‘’ gibi ifadeler kullanırız. Hukuk dilinde yasa, normatif, yani, kural koyan anlamındadır. Oysa bilim kural koymaz. Var olan kurallılık durumunu, yani düzenliliğini betimlemeye çalışır. Demek ki, bilimsel yasalar, normatif değil betimleyici yasalardır. Bir sosyoloğun toplum içinde değerleri veya var olan sosyal ilişkiler ağını incelerken yaptığı şey, olanı olduğu gibi betimlemek ve bu betimlediklerinden bazı genellemelere varmaktır. Sosyoloğun amacı, toplumların nasıl yaşaması gerektiğine ilişkin bir şey söylemek değildir. Benzer şekilde, Kepler Yasaları, gezegenlerin nasıl hareket etmesi gerektiğini değil, gerçekte nasıl hareket ettiklerini tanımlar.
Doğa yasası nedir? Ne tür ifadelere doğa yasası diyoruz? Şimdi bunun koşullarını belirlemeye çalışalım.
Yorum Yaz