Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Makul ol – sık sık duyulan bir talep veya emirdir. Peki bu bize ne düşündürür? Akla dayalı ( rasyonel ) düşünmeyi mi, daha uysal olmayı mı, yoksa insani kalıtımımızın parçası olan rasyonel hayatı yaşamamızı mı önermektedir? Burada açıklanması gereken pek çok şey var.
Akıl ile imanı karşılaştıralım: İman, çeşitli teorilerin veya öykülerin bir delile dayandırmadan ya da mantığa uygunluk olmadan kabul edilmesidir. Örneğin, Noel Baba’nın Dünya’nın dört bir köşesinde bacalardan evlere girmesi. Buna karşılık akıl ne yapar? Olguları kontrol eder, kullanılan mantığı dikkatle izler, iddiayı deneyimle ilişkilendirir, diğer doğrulanmış teoriler ışığında değerlendirme yapar. Duygularımız söz konusu olunca durum daha az berraktır: Onlar insanlar veya durumlar hakkında hızlı analizler gerçekleştirebilir. Bazen duygular akılla birlikte çalışır, hatta belki de akıl yürütmenin üzerinde yükselebileceği bir temel taş oluştururlar. Aklın, tutkuların kölesi olduğuna dair Hume’un yaptığı şakayla karışık iğneleme de buradan kaynaklanır. Ama düalistlere göre akıl duygulardan tamamen ayrılabilir ve onlardan bağımsız olarak işleyebilir.
Akıl yürütme, öncüllerden tümdengelim yoluyla argümanlar üretme ve bunların geçerliliğini sağlamaya çalışma anlamına gelebilir. Örneğin, şu iddiada bulunduğumu düşünelim: ‘’ Eğer kar yağarsa hava soğur. Kar yağıyor, dolayısıyla hava soğuyacak.’’ Hayatında hiç kar, hatta soğuk hava görmemiş bile bu argümanın mantığını kabul edebilir. Argümanın gerçekle olan ilgisi olmayabilir ama yine de geçerlidir. Bilimde hakim yöntem olan tümevarım da akıl yürütmede kullanılabilir. ‘’ Bu muz eğri, ikinci mu da eğri, üçüncüsü de eğri. Binlerce muzda aynı şey görülüyor. Demek ki bütün muzlar eğridir.’’ Üzerine biraz daha düşünüldüğünde buna şu itiraz yapılabilir: Düz muz yok mudur? Ben hayatımda hiç düz muz görmedim. Ama biyolojik çeşitlilik hakkında bildiklerimden düz bir muza rastlamanın gayet mümkün olduğu çıkarımını yapabilirim. Bu da bize tümevarımın doğası hakkında biraz daha düşünme ( akıl yürütme ) fırsatı veriyor. Tümdengelime dayalı olan geçerli bir argüman oluşturabildiğim tarzda, tümevarıma dayalı olan geçerli bir argüman oluşturabilir miyim? Tümevarıma dayalı bir argüman, tanımlar temelinde çalışmanın ve zaten verilmiş olan şeylerden hareketle sonuçlara ulaşmaya yönetmenin ötesine geçtiği için bu bağlamda yeteri kadar geçerli olamaz, bunun yerine deneyci bir hakikate işaret eder: bu da beraberinde doğrulama, yanlışlama ve olasılıkla ilgili sorunlar getirir ki bu konular üzerinde büyük analitik filozofların birçoğu ( Russell, Wittgenstein vb.) çalışmıştır.
Öte yandan akıl, üzerinde etraflıca düşünülmüş, argümanlara göre yaşamayı, yani rasyonel olmayı işaret eder. Bu ne anlama gelir? Anne veya babanız sizden daha makul olmanızı istediğinde, bu sizin onların çıkarlarına ve taleplerine boyun eğmeniz gerektiği anlamına mı, yoksa Kant’ın önerdiği gibi ilkelerin evrensel olarak bağlayıcı olduğu sonucuna varılan, akıl yürütme yoluyla ulaşılan bir ahlaki programı benimsemeniz anlamına mı gelir? Eğer sizden makul olmanız isteniyorsa, örtük öncülleri açığa çıkarmanız ama aynı zamanda kişinin makul olma kapasitesini göz önüne almanız gerekir. Bir bebeğe makul olmasını söylemek makul olmayan bir taleptir- peki, bu neden makul değildir? Çünkü bebeklerin konuşamıyor olmalarının, akla dayalı argümanlar geliştiremediklerinin göstergesi olduğunu öğrenmişizdir. Fakat bu onların hiçbir şey anlamadıkları, kendilerini anlatamadıkları, olayları ve sonuçlarını birbirine bağlayamadıkları anlamına gelmez. O halde bebeğin davranışlarında ilkel bir akıl yürütme biçimine mi tanık oluruz? Bebekleri evrimde göreli olarak yüksek bir aşamada olan hayvanlarla karşılaştırdığımızda bu ikisinin akıl yürütme biçimine mi tanık oluruz? Bebekleri evrimde göreli olarak yüksek bir aşamada olan hayvanlarla karşılaştırdığımızda bu ikisinin akıl yürütme kapasiteleri bakımından ortak yanları olduğunu söyleyebilir miyiz? Burada karmaşık bir bataklık arazinin farkına varabiliriz, bataklığın büyük bir kısmı da örtük bir şekilde ifade edilmiş tanımlardan oluşur ki bunlar da belirli felsefi ( ya da siyasi ) programlara uyacak gibi şekillendirilebilir.
Akıl yürütme, bazı bakımlardan disiplinler arası bir faaliyet içerir; hem tümevarım hem de tümdengelim süreçlerine başvururken kestirimleri tahayyül edilmiş senaryolarla test eder ve sonra bazen ortaya, dile getirilebilecek ya da sadece aklımızda evirip çevirebileceğimiz bir paket ( bir argüman, komut veya arzu ) çıkarır.
Yorum Yaz