Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Kara Kedilerin Uğursuzluk Getirdiği İnancı Nereden Geliyor?
Kedinin evcilleştirilmesi Mısır’da İÖ 3000 yıl öncesinde başlıyor. Eski Mısır’da kedi kutsallaştırılmış, firavunlarla birlikte gömülmüş, yasalara girmişti. Mısır’da yurtdışına kedi çıkarma yasağı konulmasına karşın, kediyle birlikte kediye gösterilen sevgi de yayıldı. İÖ 2000 yıl öncenin Hindistan’ından, İÖ 500’ün Çin’den kediye verilen önemi gösteren belgeler kalmıştır. Konfüçyüs’ün kedi sevgisi bilindiği gibi, Japonlar da pagodalarda kutsal metinleri korumak için kedi besliyorlardı. Hz. Muhammed’in cübbesinin eteğinde uyuyan kediyi uyandırmamak için eteğini kestiği hikayesini de herkes bilir.
Buna rağmen Eski Yunanlar kediyi bilmiyorlardı. Yunan mitolojisinde kediye dönüştürülerek Hakete rahibesi olan Kalenthias’ın Avrupa’da kedinin, özellikle kara kedinin büyücülerle ilişkisinin kurulmasının başlangıcını oluşturduğu kabul edilir. Oysa mitosun orijinal biçiminde söz konusu olan hayvan kedi değik bir tür gelinciktir. Kedi, tahıl depolarını sıçan ve yılanlardan koruduğu için bütün tarım toplumlarında kutsallaştırılmış ve ortaçağ Avrupa’sında kilise bunu pagan bir inanç gördüğü için kedilere savaş açmıştır. Eski Yunan mitosundaki, bütün dünyada köylülerin düşmanı olduğu için gelinciğin kilisenin düşmanı kediye dönüşmesi de bu sürecin sonucudur. Avrupa’da şeytanın girmekten en çok zevk aldığı biçimin kedi olduğu inancı yayılmıştır. Voltaire 1764’te güzelliğin tanımının kişiye göre değiştiğini anlatırken ‘’ Şeytana sorunuz; size güzelliğin bir çift boynuz, dört cırnakla bir kuyruk olduğunu söyleyecektir,’’ der.
Kedi korkusu Avrupa’da özellikle İngiltere’de başladı. Büyük şehirlerde kedi nüfusunun artması hayvanın ‘’ nankör’’lüğünün göze batmaya başlamasına neden olurken, çoğunlukla fakir ve yalnız kadınlarca beslendiklerinden, cadı avının başlamasıyla birlikte, bu ‘’ cadı ‘’ kadınlarla birlikte yoldaşları kedilerin özellikle kara kedilerin de suçlanmasını getirdi. 1630’larda Fransa Krallı XIII. Louis yasaklayana kadar binlerce kedi yakıldı. Çin’de de kedi, fare tutmakla sağladığı yarar göz ardı edilebilecek kadar şeytani bir yaratık olarak kabul edilirdi; karanlıkta ruhları görebilir, cesetleri diriltebilir, yoksulluk getirirdi.
Kadının yedi nefsi varsa kedinin de dokuz canı vardır. ‘’ Fareli Köyün Kavalcısı ‘’ masalı ve deyimi dışında, kedi bilmeyen toplumla ilgili bir masalın, İngiltere ve Anadolu’da, en azından Sürmene’de ortak olduğunu biliyoruz. Gurbette bir köye konuk olan kahraman, sofranın başında elinde sopalarla üç beş kişinin bekleştiğini görür. Korkulanın canavar dedikleri sıçan olduğunu öğrenir. Onları bu dertten kurtaracağına söz vererek evinden kedisini getirir. Kedinin sıçanlara göz açtırmadığını gören köylüler kahramana istedikleri parayı verip yolcularlar. Kediyle baş başa kalan köylüler kedinin kendilerini yiyeceğinden korkarak kaçıp köyü terk ederler. Sonunda kedinin insan yemediğini öğrenir, birkaç kedi daha edinerek köylerine dönerler.
Yorum Yaz