Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Nehirlerin gizemi insanoğlunun kafasını her zaman karıştırmıştır. Kutsal Kitap’ta da geçtiği gibi: ‘’ Tüm nehirler denize karışır; ama denizler taşmaz.’’
Nehirler, uzaydan bakıldığında, okyanuslara doğru akan musluklar gibi görünür. 6400 km uzunluğundaki Amazon Nehri devamlı olarak Atlantik’e akar; 1900 km uzunluğundaki Kolombiya Nehri, gece ve gündüz Pasifik’i doldurur. Bu esnada 2700 km uzunluğundaki Zambezi Nehri durmaksızın Hint Okyanusu’na karışır. Ancak muslukları açık bırakılan küvetten banyo zeminine akan sular gibi bir taşmayı okyanuslarda göremeyiz.
Yağmur ve eriyen karların suyu, akarsular halinde dağlardan ve tepelerden inip nehirlerde buluşur. Akarsular karışmaya devam ettikçe nehirler büyür. Daha küçük nehirler, Mississippi gibi büyük ve derin nehirleri besler ve tüm bu sular denize doğru akar, akar ve akar.
En büyük nehirler, futbol statlarını dolduracak kadar suyu okyanuslara boşaltır. En fazla akış, şiddetli tropik yağmurlarla düşen yıllık miktarının en fazla olduğu yerlerde görülür. Bazı tropik nehirler, bir saniyede neredeyse 20.000 m3 su boşaltabilir. Amazon tek başına, Dünya’daki tüm akarsuların beşte biri miktarındaki suyu Atlantik Okyanusu’na boşaltır.
Okyanusları şehir meydanındaki su havuzları gibi düşünün. Fıskiyeden çıkan sular, altındaki geniş havuza doğru akar. Ancak havuz taşmaz çünkü su yeniden fıskiyeden aksın diye yukarı doğru çekilir. Havuzdaki su sürekli olarak dönmüş olur.
Okyanuslarda da buna benzer bir devir daim söz konusudur. Karaya düşen yağmur suyu denize doğru akar. Ancak okyanusların yüzeyindeki sular, tıpkı mutfak tezgahı üzerine bırakılan bardaktaki sıvı gibi sürekli buharlaşarak gökyüzüne çıkar. Su molekülleri birer birer denizi terk ederek, üzerindeki havayı doygunlaştırır ve bulutlar oluşur. Buluttaki su damlaları veya buz kristalleri büyüdükçe, yerçekimi onları aşağı doğru çeker ve bu yolla yağmur ve kar oluşur. Yağmur ve kar sularıyla dolan nehirler yoluyla, su yeniden okyanuslara döner.
Ancak okyanus tabanındaki su seviyesinin hiç değişmediğini de söyleyemeyiz. Dünyanın periyodik buz çağlarının deniz seviyesi üzerinde büyük bir etkisi olmuştur. Buzullar karaların neredeyse üçte birini kapladığında, ortalama deniz suyu seviyesi bugün olmadığında çok daha düşüktü. Okyanuslardaki su buharlaşmaya devam ederek bulutları oluşturuyordu ancak kıtalar üzerine düşen yağmur ve kar suları tekrar denize karışmak yerine, çabucak donarak devasa buz katmanları oluşturuyordu.
Bununla birlikte, yüzyıllar geçip buzullar yavaşça eridikçe, Son buzul çağından beri ( yaklaşık 20.000 yıl önce) deniz seviyesi, en az 120 m’lik bir artış göstererek tekrar yükseldi. Bilim insanlarına göre şu an küresel ısınma yüzünden deniz seviyesi daha da hızlı yükseliyor.
Yorum Yaz