Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Çimen Neden Yeşildir ?
İnsanoğlu kapalı kapılar ardında değil, yemyeşil açık alanlarda evrimleşmiştir. Dolayısıyla yeşile doğal bir yatkınlığımız vardır. Yeşil sakinleştirir; yapılan çalışmalar, alabildiğine yeşil alanlara bakmanın kan basıncını düşürdüğünü göstermektedir.
Yeşil, görünebilir olarak adlandırdığımız ışık tayfının ortasına yakındır. Beyaz ışığın içinde göz alıcı renklerden oluşan bir gökkuşağı saklıdır: kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert, mor. Bir ışık huzmesine veya yağmur damlasına bir prizma tutarsanız, renklerin tavuskuşunun kuyruğu gibi birbiri ardına serildiğini görecekseniz.
Işık o kadar küçük dalgalarla yol alır ki bir m’nin binde biri olan nanometrik ölçümle ölçülürler. Farklı renklerde ışıklar, aslında farklı dalga boylarında ışıklardır. Mor ışığın dalgaları, görünebilen ışığın en enerjik olanıdır ve bir tepeden diğerine 400 nanometredir. Enerjisi daha düşük olan kırmızı ışığın dalga boyulu 700 nanometre uzunluğundadır. Yeşil, ortada bulunan mutlu renktir: 510 nanometre uzunluğundaki dalga boyuyla enerjisi orta düzeydedir.
Yeşil ışık, açık havada etrafımızı çepeçevreler. Çimen de yazın çoğu ağacın yapraklarının yeşil olmasıyla aynı sebepten yeşildir:: Her birinin yüzeyi yeşil bir kimyasal olan klorofil pigmentiyle kaplıdır.
Peki Nasıl? Bitkiler şekerden oluşan diyetlerini kendileri hazırlar. Klorofil ise diyetlerinin ana maddesidir. Klorofil, bitkilerin tüketeceği ve depolayacağı karbonhidratları üretmek için Güneş ışığından aldığı enerjiyi, havada aldığı karbondioksiti, topraktan ve gökyüzünden aldığı suyu kullanır. Bu işleme ‘’ ışıkla bir araya getirmek ‘’ anlamına gelen fotosentez adı verilir.
Fotosentez esnasında, biz nasıl karbondioksiti dışarı veriyorsak, bitkiler de oksijen moleküllerini dışarı verir. Bu da çevremizdeki tüm klorofilleri atmosferimizdeki oksijenden sorumlu kılar. Soluyacak oksijenimiz olmasaydı, hayatta olmazdık. Yeşile baktığımızda kan basıncımızın düşmesine şaşmamak gerekir.
Klorofilin kanımızdaki hemoglobinde oksijen taşıyan hem ile neredeyse aynı yapıda olması ilginçtir. Bir klorofil molekülünün merkezi bir atomu magnezyumdur; hemin merkezindeki atom ise demirdir. Biri bitkilere yeşil rengini verirken, diğer kanı kırmızıya boyar. ( Klorofil aynı zamanda B12 vitaminiyle aynı familyadandır ve magnezyumla aynı görevi görür.)
Klorofilin klorofil A ve klorofil B olarak adlandırılan iki çeşidi vardır. İkisi atom zincirinin sadece tek bir tarafında farklılık gösterir. Ancak bu küçük farklılık, klorofillerin ışık dalga boylarında birbirlerini tamamlamalarını sağlar.
Bu iki klorofil; daha çok mavi, mor ve kırmızı dalga boylarındaki ışığı emer. Bununla birlikte ikisi de yaklaşık 500 nanometre dalga boyundaki ışığa, tayfın yeşil bölgesini burunlarını çeviriverir. Yeşili atlayıp, görünebilen diğer gökkuşağı renklerini kullanmak, çok yansıtıldığı veya iletildiği anlamına gelir. Dolayısıyla yeşil ışık, Dünya’da yoğun klorofili çok fazla bitki olduğundan, çimenler de dahil olmak üzere etrafımızı kuşatmışlardır.
Yorum Yaz