Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Apandisit, vücudun kendi halinde organlarından biridir. Bir bayram yemeğinin ardından, nankör midemiz gibi,, şikayet etmez. Bitiş çizgisine ulaşmak için depara kalktığımızda, akciğerler gibi zorlanıp soluk soluğa kalmaz. Dışarıda, tazelerinden tam emin olamadığımız bir midye yedikten sonra bağırsaklar gibi gur gur ötmeye başlamaz.
Apandisit ancak bir şeyler korkunç derecede ters gittiğinde fark ederiz.
Karnın sağ alt tarafında ağrı, mide bulantısı, kusma ve ateş. Eğer sorunlu apandisit alınırsa, çok büyük bir kayıp gibi hissedilmez.
Acaba doğa biraz tembelleştiği sırada umursamadan bu organı mı üretti, yoksa apandisit bir zamanlar çok önemli bir organ olduğu halde evrimini tamamlayamadığı için bu hale geldi?
Yakın zamanda Kuzey Carolina Duke Üniversitesi’ndeki araştırmacılar apandisitin işleviyle ilgili yeni bir gerçeği ortaya çıkardılar. Acil bir durum olmadıkça öylece oturan itfaiyeciler gibi, bu küçük organ da kriz anında işe yarıyor olabilir.
5 ile 10 santim uzunluğundaki apandisit, kalın bağırsağın sağ tarafından köpekkuyruğu gibi çıkıntı yapar. Sadece 0.84 santim olan apandisitin ağzı, neredeyse mekanik bir kalemin ( örneğin 0.7 kalem) ucu büyüklüğündedir. Çıkışında sadece tek yönlü bir kapakçık vardır. Apandisit içinde yapılan mukus, bu kapakçıktan geçer ve bağırsaklara ulaşır.
Genellikle bir parça kuru feçes ( dışkı ) olmak üzere, bu minik ağzı bir şey tıkadığı zaman sorun başlar. Bu durum ağrı, kusma ve ateş yanında enfeksiyon veya iltihapla sonuçlanabilir. Apandisit şişebilir, hatta yanma yaparak peritonit adı verilen ölümcül bir enfeksiyona neden olabilir. Neyse ki apandisit tedavisi genellikle kolaydır. Enfekte olan organ ameliyatla alınır ve antibiyotik tedavisiyle enfeksiyonun yayılması önlenir.
Zarar gören apandisit alındığında, sindirim sisteminin bu organ olmadan da gayet güzel çalıştığı görülmektedir.
Yapılan ilk araştırmalar, apandisitin bağışıklık sisteminin bir parçası olduğunu ve bağırsaklarda antikor salgılayarak hastalıklarla mücadele ettiğini göstermiştir.
Duke’den araştırmacılar da apandisitin vücut savunmasında rol oynadığını düşünürler. Ancak söylediklerine göre apandisitin temel görevi, yararlı bakteriler için bir sığınak oluşturacak acilen ihtiyaç duyulana kadar burada barınmalarını sağlamaktır.
Bağırsaklar, yiyecekleri parçalayan ve pek cana yakın olmayan mikro organizmaların tehdidi altında olabilecek alanları doldurmaya çalışan ‘’ iyi ‘’ bakterilerle çalışır. Ancak, ishal dahil olmak üzere, ciddi bir bağırsak sorunu savunma mekanizmamızı çökerttiğinde, iyi bakteriler hızla azalır. Araştırmacılar kolera ve dizanteri gibi ishal türü hastalıkların gelişmemiş ülkelerde hala büyük bir sorun teşkil ettiğini ve insanlık tarihi boyunca oldukça yaygın olduğunu ifade ediyorlar.
İnsanda apandisit oldukça korunaklı bir yerde, bağışıklık sistemine ait lenf bezlerine yakın olmak üzere, bağırsakların kalan kısmında oluşma ihtimali yüksek enfeksiyonlardan uzakta bir yerdedir. Bu güvenli yuvanın içinde, tek yönlü çalışan kapakçığın arkasındaki mukusta, yararlı bakteriler büyüyüp çoğalabilir. İshal geçtiğinde ve hasta iyileştiğinde, bağırsaklardaki iyi ve kötü bakteriler yok olmuştur.
Araştırmacılar, bu durumda apandisitin, bağırsakları hazır bir koloniye yeniden aşılayabildiğini düşünüyorlar. İnsanların dizanteri gibi hastalıklara yakalanma ihtimalinin düşük olduğu gelişmiş ülkelerde apandisitin ameliyatla alınması ciddi bir sorun teşkil etmez.
Yorum Yaz