Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Işığın, Güneş’in cayır cayır yanan yüzeyinden ayrılıp her gezegenin kendisine dönük tarafını aydınlatması esrarengiz bir şeydir. Dünya’ya Güneşli ikindi vakitleri sunarken, daha uzaktaki, çok daha ince bir atmosfere sahip Mars’a oldukça karanlık bir öğleden sonrası sunabilir. Ancak Dünya ve Mars arasına Güneş ışığı vuruyor olsa da uzay, ışıkları kapatılmış bir koridor gibi, tamamen karanlıktır.
Dünya ve Mars veya Venüs ve Dünya arasında kalan boşluk neden Las Vegas gibi ışıl ışıl değildir?
Öncelikle tüm bu ışığın nereden geldiğine biraz bakalım: Güneş ışığı, sarı-beyaz yıldızımın derin katmanlarında, hidrojen atomlarının büyük basınç altında birbirine nüfuz edip helyum atomlarını oluşturmasıyla meydana gelir. Bu süreçte her reaksiyon, ışık parçacıkları veya fotonlar salar.
Güneş, Dünyamız büyüklüğünde bir milyondan fazla gezegenin içine rahatça sığabileceği büyüklükte olduğundan, bir saniyede muazzam ölçüde ışık üretir. Bilim insanları, eğer Güneş bir lamba olsaydı, 100 vatlık 4 trilyon ampulle ışıldıyor olurdu derler. ( öğle vakti kör edecek kadar ışık yaymasının nedeni budur).
Ancak tüm bu fotonlar için, Güneş’te n ayrılmak veya kısa bir seyahate çıkmak kolay değildir. Güneş’in iç katmanlarında elektronla üretilen fotonlar, diğer fotonlar ve atomların çekirdekleri, hiç bitmeyen çok çekişmeli bir langırt oyunu içinde gibidirler. Trilyonlarca çarpışmanın ardından bir ışık fotonu, kazara, gaz katmanlarının arasından sıyrılarak Güneş’in yüzeyine çıkmayı başarır. Oradan foton, tıpkı sudan fırlayan balık gibi, Güneş’in gazlarını yararak saniyede yaklaşık 300.000 km yol kat eder ve dosdoğru uzay boşluğuna vurur.
Bir ışık fotonunun, 150 milyon km mesafe kat ederek Güneş’in yüzeyinden Dünya’ya ulaşması, sadece sekiz dakika sürer. Ancak devasa büyüklükteki Güneş’in içinden zikzaklar çizerek dışarıya çıkabilmesi bir milyon yıl alabilir. Dolayısıyla bugün yüzünüze vuran Güneş ışığı Güneş’in içinde ilk oluştuğunda, belki de ilkel insanlar taştan aletlerle iş görüyorlardı.
Gezegenler arasına ışığın rahatlıkla girmesine izin veren boşluk, aynı zamanda karanlıktan da sorumludur. Eğer bir uzay gemisinde, Dünya’dan Mars’a seyahat eden bir astronot olsaydınız, geminizin Güneş ışığı tarafından ışıl ışıl aydınlatıldığını görürdünüz. Fakat pencereden baktığınızda uzayın karanlık olduğunu fark ederdiniz.
Neden mi? Dünya ve Mars’ta gökyüzü, öğlen Güneş’i tarafından aydınlatılır çünkü her gezegenin kendine ait katrilyonlarca gaz molekülünden oluşan bir atmosferi vardır. Güneş ışığındaki fotonlar gaz molekülleriyle karşılaştıklarında, emilip tekrar salınarak göğe ışık saçarlar.
Bunun yanında, atmosferi olsun olmasın tüm gezegen ve uydular, ışığı tekrar gözlerimize yansıtır; dolunayın bu kadar parlak olmasının sebebi budur. Ancak uzay boşluğunda ışığı yansıtacak çok az gaz ve toz bulunduğundan, uzay karanlık olur. Sayısız ışık fotonu uzay boşluğundan geçse dahi durum değişmez.
Yorum Yaz