Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Ahmet Kabaklı Kimdir ? Hayatı Hakkında Kısa Bilgiler
Ailesinin Elazığ Daşlıbağ’da meyve, sebze yetiştirdiğini öğreniyoruz. Özellikle kabak yetiştirdiklerinden olsa gerek gerek ismini de almışlar : Kabaklılar.
Kabaklılar ailesinden gelen Ömer Efendi’nin oğlu olarak 24 Mayıs 1924 senesi Harput’ta gözlerini açan Ahmet Kabaklı, yedi kardeşin üç numarasıdır.
Babası, Harput Saray Hatun Camii’nde müezzindir. Ve oğlu üç yaşındayken rahmet-i Rahman’a kavuşur. Bu sebeple Ahmet’in zihninde baba fotoğrafı, silik bir vedanın izdüşümü gibidir. Çocukluğunu geçirdiği Göllübağ civarı ve annesinin tesiri, Ahmet Kabaklı’ yı şekillendiren unsurlardır. Annesi Münire Hanım’ın yaptıklarını unutması ne mümkün? Anlatılan masallar, efsaneler çocuk ruhunun taze dünyasın hep canlı tutan yegane amillerdir. Ahh analar! Ana gibi yar olur mu hiç?
Elazığ’a taşındıklarında ilkokul ile ortaokulu aynı binada okur. O günkü adıyla Numune Mektebi.
Ahmet Kabaklı okumaya okuyordur da ‘’ yazı ‘’ ile ilk tanışması 1947 yılına rastlar. Tabii her genç gibi bundan evvelinde mutlaka şiir çiziktirmeleri olmuştur. Onları bahis dışı tuttuk. O sıralar İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğrencidir. ‘’ Son Saat ‘’ gazetesinde bir yazısı çıkar. Bu yazıda Abdülbaki Gölpınarlı’yı tenkit eder. Edebiyat ve yazı dünyasına biraz hızlıca giriş yapar desek isabet etmiş oluruz.
Şemseddin Yeşil’i ‘’ bobstil ‘’ bir şeyh olmakla eleştirdiği bi yazısı sebebiyle mahkemec tazminata mahkum edilir. Kendisi için iyi de olur. Böylelikle adı duyulur.
Ahmet Kabaklı öğretmen olduktan sonra da edebiyatı dava edinmekten geri durmaz. Adeta yazmak, onun için nefes almak hatta yaşamak gibidir.
Askerliğini yaptıktan sonra kendisi gibi bir öğretmen olan Meşkure Hanım ile dünya evine girer. 48 yıl evlilik çatısı altında ömür sürecekleri bir hayata adım atarlar.
1955 senesi, Kabaklı’nın hayatında çok önemli bir dönemeçtir. Tercüman gazetesinin açtığı fıkra yarışmasında üç kişiyle birlikte birinciliği paylaşırlar. Diğer iki kişi Emil Galip Sandalı ve Hakkı Gülmem’dir. Kabaklı, Ferhat Fırat müstear adıyla ‘’ Üniversite de Münazaralar ‘’ yazısıyla dereceye girmiştir.
Bu yazıyı en, Türk Edebiyatı Dergisi’nin Ahmet Kabaklı Hoca’yı dosya konusu yaptığı 2001 Mart – Nisan ‘’ Ahmet Kabaklı Özel Sayısı ‘’nda okudum.
329 ve 330. Sayıların birlikte Hoca’ya ayrıldığı bu sayı, gerçekten çok doyurucu ve Ahmet Kabaklı’nın ardından ona yakışır şekildeydi. Söylemeden atlamayalım.
Ahmet Kabaklı, 1974 yılında emekli oldu. 17 Kasım 2000 tarihinde kalbinden rahatsızlandı. Daha sonra yatırıldığı Türkiye Gazetesi Hastanesi’nden anjiyo olması için Florance Nightingale’ye nakledildi. 23 Kasım’da tekrar kontrolden geçirilen Kabaklı, hemen ameliyata alındı ve kalp damarlarından beş tanesi değiştirildi. Fakat yoğun bakımda iltihap kaptı. Bundan sonrasında bedeni düzen tutmadı. 8 Şubat 2001 Perşembe günü Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Diline, dinine, vatanına, milletine ayrılmaz ve kopmaz bir bağ ile bağlanmış, inanmış bir adamdı Kabaklı. İlim sahibi, araştırmayı seven, hak bilir ve haysiyet sahibi biri olarak aramızdan ayrılıp gitti. Türk edebiyatı dergisi O’nsuz yetim kaldı desek bu ibare, sanırım geride kalanlar için iftihar sebebi kabul edilir.
Yorum Yaz