Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
“Kızlar babalarına benzeyen adamlarla evlenirler” cümlesinin hayatınızın birkaç noktasında duymuşsunuzdur, bazen kendi hayatlarınızdan çeşitli olaylarla desteklemişsinizdir. Annelerine çok benzeyen kadınlarla evlenen erkeklerin yaşadıkları da sizi bu kanıya götürmüş olabilir. Peki bu bilginin bilimsel bir altyapısı var mıdır? İşte burada psikoloji bilimine hoş geldiniz diyebiliriz. Bu bilgiler için doğru ya da yanlıştır diyemeyiz çünkü bunu dememiz için nedenselliğe ihtiyacımız vardır. Fakat biz sadece çocukluğumuzda yaşadığımız dünya ile yetişkinlikte oluşturmaya çalıştığımız dünya arasında istatiksel olarak anlamlı bir bağlantı vardır diyebiliyoruz, yaptığımız gözlemlere dayanarak bu ilişkinin gerçek hayattaki karşılığı ise oldukça belirgindir.
Psikoloji herkesin de bildiği gibi akıl ve ruh bilimidir. Birçok alt alanı vardır ve içlerinden en bilineni klinik psikolojidir. Klinik Psikoloji de alt alanlara ayrılır; bazıları düşünceye odaklanır, bazıları duyguya, bazıları davranışa, bazıları ise bilinçaltına odaklanır. Kimisi geçmişimize odaklanırken, kimisi şimdiye odaklanır. Bunlar Psikanaliz, Gestalt, Duygu Odaklı, Bilişsel Davranışçı Terapi vs. olarak adlandırılır. Bazı psikoterapi ekolleri bu terapilerin bazı noktalarını alıp ortak bir havuzda eriterek yeni bir terapi ekolü oluşturmuştur. Bunlardan biri de Şema Terapidir. Şema Terapi Yöntemi, Jeffrey Young tarafından geliştirilmiş, diğer terapi ekollerine cevap vermeyen problemlere yönelik bilişsel, davranışçı, psikodinamik , bağlanma ve Gestalt bakış açılarını birleştiren bir psikoterapi ekolüdür.
Şema terapiye göre her çocuğun duygusal olarak bazı ihtiyaçları vardır, bunların bize bakmakla yükümlü olan insanlar tarafından karşılanması gerekir (anne, baba, abla, abi, yenge, bakıcı vs.) Bu ihtiyaçlara örnek olarak güven duygusu, sevgi, merhamet, özerklik, eğlence, yaşa uygun ve güvenli sınırları verebiliriz. Eğer bu ihtiyaçlarımız çocukluk döneminde karşılanmazsa biz de kullanışsız bazı örüntüler oluştururuz. Bunlar bizim şemalarımızı oluşturur. Şemalar değişime dirençli oluşumlardır, yani bu şemaları hayatımız boyunca sürdürmeye çalışırız. Çocukken yaşadığımız iyi ya da kötü hisleri yaşamaya devam etmekle bilmeden ısrarcı bir tavır sergileriz. Bu şemalar gelecekteki ilişkilerimizi de etkiler. Buraya kadar yazdıklarımı özetlemem gerekirse ortaya şöyle bir bilgi çıkıyor “çocukken içinde bulunduğum aile ortamı gelecekteki ilişkilerimi etkiliyor” fakat bu kadar kolay mı? Zaten atalarımız olaya böyle bir açıklama getirmişti, boşuna mı okudunuz şimdiye kadar? Hayır, Şema terapi oldukça kapsamlı ve ayrıntılı bir terapi ekolüdür. Bir sürü şemadan bahsedebiliriz; terk edilme, duygusal yoksunluk, bağımlılık, kusurluluk, sosyal izolasyon, dayanıksızlık vs. Bir kişi birden fazla şemaya sahip olabilir, zaten bu şemalar birbiriyle de bağlantılı şekilde ortaya çıkar. Bir de bu şemalarla beraber oluşturduğumuz savunma mekanizmaları vardır. Aşırı telafi, kaçınma ve teslim olarak adlandırılan bu savunma türleri şemalarımızla beraber bizim ilişkilerimiz şekillendirebilir.
Duygusal yoksunluk şemasını ele alalım; duygusal yoksunluk ilk doğduğumuzda anne ve babamız tarafından sevgi, merhamet, benimsenme, güvenli bağlanma ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı durumda ortaya çıkan şemalarımızdan biridir. Duygusal yoksunluk yaşayan kişiyi üç farklı şekilde ilişki içinde bulabiliriz. Şemasına teslim olmuşsa duygularını önemsemeyen, sevildiğini hissetmediği, kendisini benimsemeyen biriyle ilişki içindedir, bu durumda kendi şemasını besleyen, ailesiyleyken yaşadığı ortamı anımsatan bir duygu dünyası oluşturmuştur kendine. Eğer kaçınmacıysa, şemasını yine tetiklememek çocukken yaşadığı o benimsenmemeye geri dönmemek için tamamıyla ilişki yaşamaktan, bağlanmaktan uzak durmuştur.
Son olarak aşırı telafi yöntemini kullanıyordur, bu yöntem ilk bakışta sağlıklı gelse de aslında agresiflik, aşırı beklenti ve duygusuzluk barındırır. Bu kişi de benimsendiği fakat benimsemediği, sevildiğini bildiği fakat sevdiğini göstermediği bir ilişki biçimi oluşturabilir.
Kendi ilişkilerinizi derinlemesine düşünün. Belki bir örüntüyle karşılaşabilirsiniz. Bazılarınız bir örüntüyle karşılaşamayabilir çünkü farklı savunma mekanizmaları kullanmış olabilirsiniz, hep veren sizdiniz şimdi alma zamanıydı. Bazılarınız örüntü oluşturacak kadar ilişki bile yaşamamıştır, merak etmeyin bu konuda tek “yalnız” siz değilsiniz.
Şimdi ilk soruyu düşünelim, kızlar babaları gibi erkeklerle mi evlenirler? Bu soruya hem “evet” hem “hayır” hem de “hiç de bile” diyebiliriz. Şimdi bir aile tablosu çizelim bir kız çocuğu, anne ve babadan oluşsun. Baba sürekli işe gidip gelen, gerekmedikçe konuşmayan, işin yorgunluğunu televizyon izleyerek atan, otoriter biri olsun. Anne ise teslimiyetçi, babanın dediğinden çıkmayan, çocuğuyla ilgilenmeyen, duygusal anlamda kendisini ve çocuğunun ihtiyaçlarını ikinci planda tutan biri olsun. Şimdi bu çocuk duygusal yoksunluk, terkedilme, boyun eğicilik şemalarına ve bunlarla bağlantılı birçok şema geliştirebilir.
Eğer şemalarına teslim olursa, babası gibi otoriter bir adamla ilişki yaşayabilir, karşısındakinin her ihtiyacını karşıladığı, onun her dediğini yaptığı, onun ihtiyaçları için kendininkini ikinci plana koyduğu bir ilişkiye girebilir. Bu durumda cevabımız “evet” olur.
Eğer aşırı telafi yolunu seçerse babası gibi tutumlar sergileyebileceği, kendisine teslim olacak biriyle ilişki oluşturur, bu durumda annesi gibi biriyle ilişkiye girmiş olur ki bu durumda soruya cevabımız “hayır” olur.
Eğer kaçınma yöntemini kullanırsa hiç ilişki kurmak istemeyebilir, şemalarını tetikleyecek yollardan kaçındığı için kendisini oyalaması için bağımlılık ve riskli davranışlar gibi çeşitli yollara başvurabilir. Bu durumda da cevabımız “hiç de bile” olabilir.
Bu saydıklarım sonsuz ihtimaller havuzundan sadece üçüydü. Birçok farklı formla karşılaşabiliriz fakat bunun şemalarımızla alakalı olduğunu bilmek hayata yeni bir bakış açısı kazandırabilir. O zaman doğru kişiyi nasıl bulacağız diye bir düşünmüşsünüzdür, burada demek isterim ki doğru kişi yoktur. Sizin için uygun insan vardır ve bu insanı bulma yolunuz uyumsuz şemalarınızı keşfetmeniz ve onları anlamanızdan yani kendinizi anlamanızdan geçiyor. Bunun için ilk adım olarak Young ve arkadaşı tarafından yazılan Hayatı Yeniden Keşfedin kitabını okumanızı öneririm.
Yorum Yaz